İstanbul’da yaşayan bir çocuk annesi Fikriye Çarin, 100’üncü yaşını kutladı.
Pastasını kalp kapağında ileri derece kireçlenme nedeniyle tedavi gördüğü hastanede üfleyen Çarin, eski İstanbul’u özlediğini söyledi, unutamadığı anılarını anlattı.
“Şimdi kendimi 15 yaşında hissediyorum”
Gençliğinde hastaneye çok sık gitmediğini söyleyen Çarin, “Başım bile ağrımazdı, şimdi kendimi 15 yaşında hissediyorum. Yemeklerin en iyisini yedim. En güzel suları içtim. Hayatımda ağzıma sigara koymadım. Bundan dolayı da çok mutluyum. En güzel günleri gördük, huzurlu yaşadık. Huzursuzluk yoktu. Komşuluk, ahbaplık, akrabalık vardı. Her şey vardı, şimdi bitti. Gelecekler de bir bardak kahve pişireceğiz diye ödleri kopuyor. Öyle bir zamana geldik.” dedi.
“Cama yapışınca Atatürk kafasını çevirdi”
7 yaşındayken Mustafa Kemal Atatürk’ü gördüğünü ve o anı hiç unutamadığını söyleyen Çarin, aralarında geçen diyaloğu şu şekilde anlattı:
“Saçımı okşadı”
Beni görmesiyle baktım arkamda bir adam var. ‘Seni içeri götüreceğim’ dedi. ‘Niye içeriye gideyim’ diye sordum. ‘Gel götüreceğim, niye olduğunu görürsün’ dedi. Annem, ‘Çocuğumu götürme’ dedi. Adam da, ‘Merak etme yine getireceğim’ diye söyledi. Biz onla beraber gittik. İçeriye girdim. Atatürk oturuyordu, yanına bir koltuk çekti ve bana ‘Otur bakayım oraya’ dedi. Ben de oturdum. ‘Sen Atatürk’ü tanıyor musun?’ dedi bana. ‘Atatürk benim karşımda’ diye karşılık verdim. ‘Ben kimim’ dedi. ‘Siz Mustafa Kemal Atatürk’sünüz’ dedim. ‘Sen ne akıllı kızsın’ diyerek, saçımı okşadı.
“7 yaşındaydım, hiç gözümün önünden gitmiyor”
Dedim ki; ‘İran şahı gelmişti. Bizi okuldan Taksim’in oraya getirdiler. Oradan geçtiniz, Sirkeci’ye gittiniz. Oradan da trene binip Ankara’ya gittiniz.’ Atatürk de ‘Allah Allah’ dedi. Onun üzerine adama bir şey söyledi, ben anlamadım. Adam beni aldı, oradan da kocaman bir kutu anneme teslim etti. Annem kutuyu almak istemedi. ‘Teyzeciğim al bunu Atatürk size verdi’ dedi. O vakit annem ağlamaya başladı. 7 yaşındaydım. Hiç gözümün önünden gitmiyor. Hala sarı saçlım, mavi gözlüm şarkısı çaldığı zaman sokakta oturur, ağlarım. Onun gibi bir insan gelmedi, gelmez de.”
“Eğlenmeyi severdi”
Eski İstanbul’un çok güzel olduğunu söyleyen Çarin, “Sinemaya kravatsız gidemezdin. Kapıdan çevirirlerdi. Bir gazinoya gitsen, aynı şekilde. Bir balo olurdu, şaşırırdınız. Taksim’de bir otelde olan baloların haddi hesabı yoktu. Atatürk de orada çok baloya gelmiştir. Eğlenmeyi severdi. Her şeyi seven bir insandı. O zamanki İstanbul’da ahbaplık, dostluk, insanlık, sevgi, saygı, hürmet vardı. ‘Ben yiyeyim de sen karşımda aç dur’ diyen yoktu. Hiç fesatlık yoktu. O ahbaplıkları o insanları ölsem unutamam. O günleri çok özlüyorum. İyi ki çocukluğumda da olsa gördüm ya ne mutlu bana diyorum.” dedi.
“Artık kapak fonksiyon görmüyordu”
Çarin’in sağlığı hakkında DHA’ya bilgiler veren Prof. Dr. Bilal Boztosun ise “Kalp kapağında, aort kapak dediğimiz vücuttaki ana kapakların birinde ileri derece kireçlenme vardı. Artık kapak fonksiyon görmüyordu. Tabiri caizse açılmıyordu. Açılmadığından dolayı hastamızda nefes darlığı ve çabuk yorulma oluyordu. Yaşı itibariyle nefes darlığı, çabuk yorulma gibi sıkıntılar normal kabul edilebilir ama baktık ki bize geldiği zaman çok aktif bir insan ve açıldığı zaman da çok rahat edebileceğini düşündüğümüz için bu işlemi yaptık.
“Şu anda her şey yolunda gidiyor”
Eskiden bu hastalarımıza yaşı itibariyle hiçbir şey yapamıyorduk. Yani açık kalp kapak cerrahisi olması gerekiyordu. Bu yaştaki hastaların riskinden dolayı yapmıyorduk, yapılamıyordu. Hastaları biraz kendi halinde bırakıp ilaç tedavisine devam ediyorduk ama şimdi teknolojinin verdiği imkanlarla kasıktan girerek yaklaşık bir saatlik anjiyo tekniğiyle bu kapağa yenisini takabiliyor ve değiştirebiliyoruz. Çok şükür, şu anda her şey yolunda gidiyor. 100’üncü yaşını birlikte kutladık.” diye konuştu.